Işık Hukuk Bürosu, hukuk alanında, birlikten güç doğar anlayışı çerçevesinde hukukçuların bir çatı altında toplanarak çalışmak suretiyle, daha verimli neticeler alabileceklerini bundan 40 yıl evvel düşünerek, bugünkü anlayıştaki hukuk bürosu oluşumlarının temelini hayata geçiren Av. Işık İşgüden tarafından kurulmuştur.
Tarihte bilinen ilk hukuk Sümerler tarafından tasarlanıp hayata geçirilmiştir. O günden bu yana her ülke kendi doğruları çerçevesinde bu hukuku ele alıp değişiklikler yapmış ve kamu düzenini sağlamak için kullanmaya başlamıştır. Babil devletinin en eski hukuk kuralları ve bu günlerin yol göstericisi olan da bilindiği gibi Hammurabi Kanunlarıdır. Kamu hukukunun ceza ve suç içeren kavramlarını belirleyen ve inceleyen dalı ise ceza hukukudur. Ceza ve suç kanunlarla belirlenen karşılığı olduğu zaman ancak işlevsellik kazanır. Ceza hukuku ceza özel ve ceza genel olarak iki bölümde incelenebilir. Genel ceza hukuku dendiği zaman akla genel hükümler, suç teşkil eden maddi ve manevi kavramların tanımı, suçu ortadan kaldıran etkenler, suç azaltıcı veya ortadan kaldırmaya yarayan unsurlar gelmelidir. Özel ceza hukuku dendiği zaman ise ülke kanunları çerçevesinde suç kapsamına giren etkenler, bunların bir birleri ile olan etkileşimleri, suçu ortadan kaldıran temel nedenler akla gelmelidir.
Ceza hukukunun temel prensipleri
Bu durumda karşımıza iki ana ilke çıkıyor, biri suçun ve cezanın kanuni açıdan uygun olması ve bu iki unsurda kusurluluk olması.
1- Suç ve cezanın yasal sayılması
İşlenen suçların karşılığı olan cezanın yasalarla belirlenmiş olmasıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2.maddesi 1.fıkrasında bu temel özellik yer almaktadır. Yani kanunun açık olarak suç saymadığı bir konuda hiç kimse yargılanıp da ceza alamaz ve suçlu sayılamaz demektir. Delillere dayanmayan ve kanunda yeri olmayan bir sebepten ötürü kimse suçlu ilan edilip ceza alamaz. Ancak kanunlarla belirlenmiş olan kurallar çerçevesinde suç teşkil eden fiilleri işleyenler hakkında cezai işlem yapılabilir. Bir de suçu işlediğiniz tarihte o fiil yasalarla suç kapsamında değilse ve zaman geçtikten sonra o fiilin yasal olarak suç olduğu ve kanunlarla belirlenmesi kabul edilirse de size geçmişe dönük olarak ceza verilemez. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2.maddesi 3.fıkrası gereğince verilen hükümlerde kıyaslama yapılamaz.
2- Suç ve cezada kusurluluk ilkesi
Ceza hukukuna göre kusur demek yasal olarak suç sayılan bir fiili bilerek ve isteyerek işlemektir. Yani suçlunun yani hukuk dilinde failin ceza alması için o fiili bilerek, kendi iradesi ile isteyerek yapmış olması gerekir. Ve bu kural gereğince cezayı olacak olan ancak failin kendisidir, bir başkası bu suç için yargılanamaz ve ceza alamaz. Bu ilke de yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 20. Maddesi 1.fıkrasında belirtilmiştir. Cezada sorumluluk kişiseldir, hiç kimse başkasının işlediği bir suç yüzünden yargı karşısına çıkarılamaz, sorumlu tutulamaz.
Suç Unsurları
Doğal olarak her işlenen fiil suç teşkil etmez, yapılan işlemin ceza olarak nitelenebilmesi için kanunlarla belirlenen unsurları içermesi lazım gelir. Maddi, manevi, kanuni ve hukuka aykırı olması o fiilin suç olarak adlandırılması için gereken en belirgin özelliklerdir. Bu durumlar göz önünde bulundurularak fail suçlu ilan edilir veya edilmez. Şimdi birkaç cümle ile bu unsurları ele alarak içerikleri hakkında fikir sahibi olalım;
1- Kanuni Unsur
İşlenen fiilin ceza kanunu kapsamında suç teşkil eden tanımlamalara bire bir uyumlu olması o suçun kanuni unsurudur. Bir örnekle açıklamak gerekirse, bir kişi, bir başkasına ait taşınır malı onun rızası olmadan alır ve bir başka yere götürürse suç işlemiş olur, ama karşı tarafın bilgisi doğrultusunda malı alıp da götürürse suç içeren bir durumun olmadığı anlaşılır. Yasalarla belirtilmiş olan kuralların işlenen fiilde doğrudan doğruya bulunması şartı vardır.
2- Maddi Unsur
Suçun oluşması için kesinlikle bir fiilin işlenmesi gerekir, fail işlediği fiil yasalarca suç olarak belirtilmişse suçlu sayılır. Yani burada kişinin kendi iradesi ile fiili işlemesi kuralı geçerlidir. Ancak diyelim ki bir sara hastası istem dışında bir suç işlemişse, yani istemeden, bilinçli olmadan, hastalığı yüzünden bir fiil işlemişse onun suçlu sayılamayacağı kuralı vardır. İstem dışı yapılan fiiller suç sayılmaz.
3-Hukuka Aykırılık Unsuru
Ülkeler hukuk düzeni içinde sağlıklı bir şekilde yönetilirler, her ülkenin kendine göre belirlediği yasaların geçerli olduğu hukuk düzeni vardır ve bu düzen bozulduğu zaman sorunlar da baş göstermeye başlar. İşte işlenen fiil veya fiiller bu hukuk kurallarına uymuyorsa o zaman hukuka aykırılık kuralından söz edilebilir. Prensip olarak kanuni unsurun çiğnenmiş olması hukuka aykırılık kuralının da kapsama alanındadır. Ama bu kuralların dışında olan bazı istisnalar da ceza hukukunda kendilerine yer bulmuşlardır, yani bazı işlenen fiiller kanuni unsura uygun olmasa bile hukuka aykırı olmayabilir. Meşru müdafaa, hak kullanımı ve ilgili kişin rızasının olması, korkutma, tehdit ve şiddet yüzünden işlenen suçlar, amirlerin emirleri, zorunluluk hali Türk Ceza Kanunundan 2005 yılı itibarı ile hukuka aykırılık hükmünden çıkarılmıştır.
4-Manevi Unsur
Bu son prensibe gelindiğinde görüleceği gibi, yukarıda belirtmeye çalıştığımız tüm unsurlar işlenen fiilde var olsa bile failin bu eylemi kasıtlı olarak yapmadığı anlaşılabilir ve ceza almaması söz konusu olabilir. Ancak eğer olayda kişinin bir ihmalinin söz konusu olduğu anlaşılırsa, bu kural da geçersiz sayılır ve cezai yaptırım uygulanabilir. Evrensel hukuk anlayışı içinde belirlenen kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesi, suçu oluşturan öğelere yansıtılmaktadır. Belirlenmiş olan kanunlar çerçevesinde, hukuk devleti anlayışından ödün vermeden yaşamak en güzelidir!